Enerji Bakanı Sn. Hilmi Güler'e Açık Mektup

Sayın Güler, son günlerde medyada,"nükleer santrallar konusunda teknik incelemeler sürüyor, kurulmasında şartname aşamasına gelindi" şeklindeki açıklamalarınız sıkça yer alıyor. Ayrıca "Çevrecilerin endişelerini bildiğiniz"," Nükleer santralların en güvenlisini ve çevreye en duyarlı olanını kuracağız. Kimse merak etmesin" türünde iddialarınız da var. Türkiye‘nin 37 yıllık nükleer santral macerasının "hikayesini" (1) araştırmış-yazmış bir elektrik mühendisi ve aynı zamanda da çevreye duyarlı bir yurttaş olarak olarak, size nacizane bir uyarıda bulunmak istiyorum.

Elektrik Mühendisliği Dergisi‘nde şöyle yazmıştım: "Hatta bu bağlamda, son söz yerine biraz da haddimi aşarak; siyasi görüşleri ne olursa olsun, EMO‘nun bugüne kadar savunduğu doğru enerji politikalarını uyguladıkları ve yolsuzlukların üzerine sonuna kadar dürüstçe/samimice/cesurca gittiklere sürece, Hükümete ve özellikle Enerji Bakanı Sn. Dr. Hilmi Güler‘e bu anlamda açık destek verilmesinin etik kurallar çerçevesinde zorunlu ve doğru olduğunu düşünüyorum kendi adıma..."(2).

Sayın Güler, EMO‘nun karşı çıktığı "mobil santralları" kapattınız, EMO‘nun mahkemeye verdiği talancı Aktaş, Çukurova ve Kepez gibi özelleştirilmelere" el koydunuz, EMO‘nun kamuoyuna ifşa ettiği pahalı elektrik alımı anlaşmaları yapılan Yİ-YİD türü enerji alım anlaşmalarını iptal ettiniz, yine EMO‘nun belirttiği yolsuzluklarla yükselen doğalgaz ve elektrik fiyatlarını bir miktar ucuzlattınız, en azından "enerji yolsuzluklarından" bir kısmını açığa çıkardınız, EMO‘nun sürekli dile getirdiği yüksek elektrik kayıp ve kaçaklarını kabul ettiniz ve üzerine gitmeye başladınız, esasında EMO‘nun enerji politikasının temeli olan ve dışa bağımlılığımızı artıran doğalgaz yerine yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneleceğinizin sinyallerini verdiniz, adil olmayan bölgesel elektrik tarifesi, 150 kW/saat uygulamalarından vazgeçtiniz vb. Bu gelişmeler ve doğru uygulamalar için size teşekkür ediyoruz.

Ancak EMO‘nun 1976 yılından beri karşı çıktığı ve gelmiş geçmiş tüm enerji bakanının peşinden koştuğu (hatta Sn. Cumhur Ersümer gibi bazı bakan ve teknokratın başını yiyen, Beyaz Enerji davasının gündeme gelmesine yol açan ), ülkemizdeki yanlış enerji politikalarının en belirgin örneği olan "Nükleer Santral İhalesi"ni tekrar gündeme getirmeniz büyük bir talihsizliktir. Umarım, bu yanlıştan en kısa sürede dönersiniz ve başımıza, hem sizi hem de ülkemizi batıracak bir bela daha açmazsınız.

Yine açıklamalarınızda "daha önce yapılan ihale süreçlerindeki hataların tekrarlanmayacağını" ifade ediyorsunuz. Eğer sizden önceki hükümetler bu "hatalarla" herşeye rağmen ihale yapmayı başarabilselerdi, krizde ülkemize 4-5 milyar dolarlık fazladan ekonomik bir yük daha binmiş olacaktı.

Sayın Güler, iki yanlış hiçbir zaman bir doğru yapmaz. Doğalgaz bağımlılığından ve lobisinden kaçalım derken, nükleer lobinin tuzağına düşmeyiniz. Ayrıca, "2007 yılında oluşmasını beklediğiniz elektrik açığının kapatılması için nükleer santral kurulmasının gündemde tutulduğunu" lütfen bir daha söylemeyiniz. Çünkü, bu ülkenin insanları acilen nükleer santral yapılmazsa karanlıkta kalacağız masalını çok dinledi. Hem de ABD‘deki nükleer santral yapımları en az 15 yıl, Brezilya‘daki son nükleer santral yapımı ise 25 yıl sürmüştür. Siz, 37 yıldır nükleer santral ihalesini yapamamış, şartnamesini bile kendi hazırlayamayan, ihalesinin kaç kere iptal edildiği bilinmeyen, ekonomik güvensizliklerin-belirsizliklerin-krizlerin hala sürdüğü, yolsuzlukların en üst boyutta olduğu, dış borcu en fazla olan bir ülkede, 3-5 yılda nasıl nükleer santral kurabileceksiniz? Zaten siz kurmak isteseniz de, sanırım Türkiye‘ye teklif verecek ülke-firma bulamayabilirsiniz artık...

Süleyman Demirel, nükleer santralları ilk kez ülke gündemine sokmuş ancak ülkeyi termik santrallarla donatmıştı. Turgut Özal döneminde nükleer santrallar gündeme getirilip, doğalgaz santralları pazarlanmıştı. Mesut Yılmaz zamanında ise, yine sürekli gündemde nükleer santral tartışması yapılıp, sonunda bugün çalıştırılmayan mobil santrallar tezgahlanmıştı. Acaba sırada şimdi ne var diye, insanın aklına kötü şeyler geliyor...

Sayın Güler, nükleer enerji misyonunu ve miadını, başta ABD ve Avrupa olmak üzere tüm gelişmiş ülkelerde tamamladı. Tüm dünyaca kabul edildiği ve artık terk edildiği üzere, başta nükleer santrallar olmak üzere fosil enerji kaynakları, çok büyük ve geri dönülemez bir çevre kirliliği ve toplumsal maliyet yaratmaktadır. Fosil enerji kaynakları, ekolojik dengenin, asit yağmurlarının, sera etkisinin, küresel ısınma/soğumanın, iklim değişikliğinin bilimsel olarak "tescilli kaynağı"dır. Ayrıca nükleer enerjinin, sonlu, finansman-yatırım-işletim-söküm maliyetleri açısından en pahalı, yakıt ve teknoloji olarak dışa bağımlı oluşu, hala bertaraf edilemeyen radyoaktif atık sorunu, küresel ısınmayı artırması, ekolojik dengeyi bozması nedeniyle ve üretim güvenirliği-kaza-risk açısından da en tehlikeli olduğu anlaşılmıştır.

Bu gerçeklerden yola çıkarak, ülkemizin Avrupa Birliği yolunda enerji politikasının yeniden şekillendirilmeye çalışıldığı, özellikle enerji sektörümüzün yeniden yapılandırıldığı bu süreçte önceliklerimizin ve tercihlerimizin, artık nükleer enerji gibi fosil enerji kaynaklarından yana değil, yenilenebilir enerji kaynaklarından, enerji verimliliğinden yana olması zaten kaçınılmazdır. Fakat ülkemizde yenilenebilir enerji kaynakları hakkında yasal bir düzenleme maalesef henüz yoktur. Ancak her zaman yapıldığı gibi, TMMOB-EMO, Çevre ve Tüketici Dernekleri, STK‘lardan katkı ve görüş alınmadan hazırlanmakta olan bir taslak çalışması vardır.

Ülkemiz enerji sektörünün yeniden yapılanması amacıyla hazırlanan ve 3 Mart 2001 tarihinde yürürlüğe giren 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu‘nun 5. maddesinin p) bendinde, "Elektrik enerjisi üretiminde çevresel etkiler nedeniyle yenilenebilir enerji kaynaklarının ve yerli enerji kaynaklarının kullanımını özendirmek amacıyla gerekli tedbirleri almak ve bu konuda teşvik uygulamaları için ilgili kurum ve kuruluşlar nezdinde girişimde bulunmak" diye belirtilmiştir. Yine aynı Kanun‘nun 4 nolu geçici maddesinde ise;" .... İşletme hakkı devir işlemleri yukarıdaki birinci fıkrada belirtilen tarihe kadar tamamlananlardan, çevre kirliliği önleyici tesisleri TEAŞ tarafından yapılanların bitirilmesi ve çevre mevzuatı açısından gerekli izinlerin alınması için, devir tarihinden itibaren iki yıllık süre tanınır. Bu süre zarfında söz konusu tesislerdeki elektrik üretim faaliyeti bu gerekçeyle durdurulamaz" denilmektedir.

"Çevre" ve "yenilenebilir enerji" kavramlarının değinildiği bu iki maddede, hem muğlaklık hem de çevreyi, yenilenebilir enerji tercihini ihmal çok açık olarak belirtilmiştir. Sonradan hazırlanan Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği ile yenilenebilir enerji kaynaklarına getirilen teşvikler de bu durumu düzeltmeye yetmemiştir.

Bu teşviklerin dışında, birçok Avrupa Ülkesinde yaygın olarak yenilenebilir enerji kaynaklarını teşvik etmek amacıyla, sabit fiyat (Almanya, Danimarka, Yunanistan), kota/kamu ihale yöntemi (Fransa, İngiltere), vergi iadesi ( Finlandiya) ve zorunlu/gönüllü yeşil sertifika yöntemleri (Belçika, Danimarka, İtalya, Hollanda) kullanılmaktadır. Ülkemizde de bu teşviklerin yanısıra:
· Yenilenebilir Enerji Kaynakları, Enerji Verimliliği Kanun tasarılarının hazırlanması, EPDK‘nın ve Enerji Piyasası Kanunu‘nun yeniden yapılanması sürecine; ilgili tüm sivil toplum kuruluşlarının doğrudan katılımı sağlanmalıdır,
· Yenilenebilir enerji kaynaklı yatırımlar ve sanayisi doğrudan teşvik edilmeli, Ar-Ge projeleri desteklenmelidir,
· Yenilenebilir enerji kaynaklarımızın envanteri hazırlanmalı, yenilenebilir enerji kaynak bölgeleri korunmalıdır,
· Fosil enerji kaynakları yerine, yerli, çevreci ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının sağlanmasını planlayan yeni bir Ulusal Enerji Politikası oluşturulmalıdır,
· Gerçek - tüzel kişilerin, ailelerin sadece kendi ihtiyaçlarını karşılamak ve gerektiğinde de ihtiyaç fazlasını sisteme satmalarını sağlayacak şekilde yenilenebilir enerji üretimi teşvik ve subvanse edilmelidir,
· Serbest olan ve olmayan tüketicilerin, çevreci ve yenilenebilir enerji kaynaklı enerji kullanımını tercih etmesini kolaylaştıracak-sağlayacak yasal mevzuat ve alt yapı düzenlemeleri yapılmalıdır.

Saygılarımla,

Arif Künar
Elektrik Mühendisi


KAYNAKLAR:

1) Arif Künar, Donkişot‘lar Akkuyu‘ya Karşı, anti-nükleer hikayeler, EMO yayını, Nisan 2002
2) Arif Künar, İş Etiği ve Mesleki Davranış İlkelerimize Ne Oldu?, Elektrik Mühendisliği Dergisi, Sayı:420, Ocak 2004

*Bu yazı Radikal 2‘de (Radikal Gazetesi Pazar Eki), 23 Mayıs 2004 tarihinde yayınlanmıştır.

PİYASA YASALARI ve TÜKETİCİ HAKLARI

Piyasa Yasaları ve Tüketici Hakları

Arif Künar
Tüketici Hakları Derneği Enerji Komisyonu Başkanı


ÖZET
Yıllardır, yanlış enerji politikaları/yatırımlar/özelleştirmeler ve yolsuzluklarla ilgili sürekli yazdık, konuştuk (başta TMMOB-Elektrik Mühendisleri Odası, Tüketici Hakları Derneği, Akademisyenler, Çevreciler, Demokratik Kitle Örgütleri, Yurttaşlar vb.), fakat “kervan”(*) hiç durmadan yoluna devam etti.

Beyaz Enerji Operasyonu”ndan çok önceleri ve en son olarak; “Son 20 yılda yapılmış ve devam eden tüm enerji ihaleleri, devirler ve özelleştirmeler incelenecek olursa, ülkemizin 30 milyar dolar civarında olduğu söylenen banka batıklarından çok daha fazla, belki de 50-60 milyar dolarlık bir batağa sürüklenmiş olduğu açığa çıkacaktır.”(1) diye yazmıştık... Ekim 2003 ayında yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu Raporları ve Enerji Bakanı Sn. Dr. Hilmi Güler’in açıklamaları bu iddiamızı maalesef doğrulamış oldu. “Kervan”lar bütün ülkelerde hep güçlüdür, ama bazı ülkelerde bu “kervan”ları, “fincancı katırlarını” ürkütüp, kaçırabilen etkin-yaygın tüketici hareketleri vardır. Ancak ABD’de ENRON ve Kaliforniya’da elektrik firmalarını dize getiren güçlü tüketici ve yurttaş hareketleri yerine (bizde maalesef henüz oluşamadığı için), ülkemizde yalnızca TMMOB-EMO, STK’ları ve görev şehidi Hasan Balıkçı gibi hala herşeye rağmen “namuslu” kalabilmiş bazı idealist mühendisler yıllarca; Aliağa-Gökova Termik Santralı, Aktaş, Akkuyu Nükleer Santral Projesi, Mobil Santrallar, Hasankeyf-Fırtına Deresi Hidroelektrik Santralları, yerli ENRON=Uzan (Kepez ve Çukurova), YİD, Yİ, kaçak elektrik kullanımı, enerji fiyatlarının vergi kaynağı olarak sürekli artırılması, bölgesel elektrik tarifeleri, 150 KW/saat üzeri zamlı tarife, aylık sabit abonman bedeli uygulamaları vb.’lerine karşı basında, meydanlarda ve mahkemelerde “Don Kişot”ca mücadele verdiler.

Bu mücadele ve müdahalelerin sonucunda; kuşkusuz birçok hukuk savaşı kazanılmış, mevcut yolsuzluklardan birçoğu ortaya çıkarılmış, hatta mahkemelerce de belgelenmiş, Devletçe- Hükümetçe “resmen” dile getirilmiş olmasına rağmen, maalesef “kervan”lar bugün hala yürümeye devam ediyor. Artık sürekli şikayet etmenin, eleştirmenin ve hep “biz demiştik” demenin dışında; peki ne yapmalıyız ve nasıl kurtulmalıyız bu “makus” kaderimizden? Bu bağlamda “kervan”ların durdurulabilmesi için yapılması gerekenlerden bizce en önemli ve hayati olanını; “Enerji Tüketicileri Konseyi” oluşumunu birkez daha tartışmaya açmak istiyorum…

ENERJİ PİYASASI; SERBESTLEŞME Mİ, SERTLEŞME Mİ?Bütün dünyada hala tartışılan ve birçok uygulaması şimdiden başarısızlıkla sonuçlanmış olan enerjinin serbestleştirilmesi ve liberalizasyonu çalışmaları; kaçınılmaz olarak ülkemizde de yanlış başladı (mevzuat çalışmaları yapılmadan önce özelleştirme-devir çalışmaları başlatıldı, sonradan Enerji Piyasası Yasası ve Yönetmelikleri bunlara uydurulmaya çalışıldı ve hala da çalışılıyor) ve bu yanlışlar artarak devam ediyor. Uygulamanın yapıldığı Avrupa Birliği üyesi ülkelerden yalnızca İngiltere, Almanya ve Avusturya’da elektrik fiyatlarında düşüş olmuş, diğer üye ülkelerin tümünde beklenen iyileşmeler gerçekleşmemiş, hatta fiyatlar artmıştır. Kaliforniya-ABD’de 1988 yılında uygulamaya geçildikten tam 2 yıl sonra; 2. Dünya Savaşı’dan sonra ilk kez elektrikler kesilmiş, elektrik şirketleri iflas etmiş, elektrik fiyatları aşırı yükselmiştir. “Aralık 2000’de ortalama fiyatlar 10 kat artarak 317 ABD Doları/MWh olmuştur”(2). Benzer şekilde; “Doğalgaz sektöründe ise, Danimarka haricindeki üye ülkelerde, büyük ölçekli tüketiciler için fiyatlarda gözlenen düşüşlere karşın, küçük işletmeler ve hane halkı tüketicilerinin fiyatlarında artışlar yaşanmıştır”(3).

Birçok “doğru” öngörüde olduğu gibi (yıllarca EMO ve THD, kulağa pek hoş gelen “serbestleşme” kavramı altında, piyasanın bu “sertleşme” uygulamalarına hep karşı durdu) olası “kaotik” durumu ısrarla ve defalarca dile getirmiştik; “Kendi elektriğini üretebilen ve çok büyük miktarda elektrik tüketen (asgari 9.000.000. Kwh/yıl) sanayiciler (serbest tüketiciler), dışında kalan tüm elektrik tüketicisi kesimler ve ülkemizin geleceği, “Elektrik Piyasası Kanunu”ndan olumsuz etkilenecektir.

Serbest Tüketiciler dışında kalan milyonlarca küçük tüketici ve küçük-orta ölçekli elektrik tüketicisi olan kuruluşlar; herhangi bir haksızlık durumunda, kötü hizmet ve servis aldıklarında, elektrik kesintisinden kaynaklı yaşadıkları sıkıntılarda, aşırı fiyat artışlarında seslerini duyurabilecekleri,muhatap alınacakları, şikayet edebilecekleri, kısacası haklarını arayabilecekleri bir makam bulamayacaklardır. Tamamen Dünya Bankası ve uluslararası büyük firma-yatırımcıların düzenlediği bu yasa karşısında “tüketici hakları” ve bununla ilgili itirazlar, başvurulacak mahkemeler konusunda; ülkemiz mahkemeleri ve Danıştay devre dışı bırakılmakta, “Tahkim Yasaları” uyarınca, uluslararası tahkime gidilmekte ve burada da dev enerji firmaları hep haklı çıkarılmaktadırlar. “Elektrik Piyasası Kanunu” milyonlarca tüketiciyi kollayan bir yasadan çok, “Toptan ve Perakende Elektrik Satıcıları”nı ve az sayıdaki “Serbest Tüketicileri” kollayan bir yasadır”(4).

Sonuç itibariyle, “serbest olmayan tüketici” açısından şu anki en temel hedef; bu deneme-yanılma, itiş-kakış esnasında, fillerin dövüşündeki ezilen çimen olmamak ve gerektiğinde “sert olan tüketici” olabilmektir.

“SERBEST OL(A)MAYAN TÜKETİCİ”…Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu ile toptan ve perakende satış şirketleri arasında yapılan fiyat anlaşmalarında hiçbir şekilde “temsil” edilmeyen ama bu uygulamadan doğrudan etkilenen milyonlarca “Serbest Ol(a)mayan Tüketici”nin haklarını korumak, kollamak ülkemizde de yakın zamanda kaçınılmaz olacaktır. Bu amaca yönelik olarak, her konuyla genel anlamda ilgilenen mevcut tüketici derneklerinin yanısıra, elektrik-doğalgaz-akaryakıt perakende satış şirketlerinin hizmet verdiği farklı bölgelerde, içerisinde yalnızca bu hizmeti doğrudan alanların yer aldığı ve “amacı-ilgi alanı”; özellikle daha temiz, çevreyle uyumlu, ucuz, sürekli, verimli, kaliteli elektrik/enerji elde etmek ve kullanmak üzere “uzmanlaşmış” olan yeni derneklere-konseylerebirliklere- kooperatiflere de ihtiyaç olacaktır. Bir sitede, semtte, beldede ve/ya şehirde yaşayan yüzlerce hatta binlerce “Serbest Ol(a)mayan Tüketici” taleplerini birleştirip, yüksek miktarda elektrik kullanan “Serbest Tüketici” niteliğine kavuşup; toptan ve perakende satış şirketleri ile pazarlık yapabilecek, istedikleri firmadan, tercih ettikleri elektrik enerjisi santralinden enerji satın alabileceklerdir. “Elektrik Piyasası Serbest Tüketici Yönetmeliği”nde bunun yolu kısmen de olsa açıktır. “Ayrıca, aşağıdaki talep birleştirme hallerinde, ilgili tüzel kişinin serbest tüketici niteliği kazandığı kabul edilir;

a) Aynı veya farklı dağıtım bölgelerindeki birden fazla tüketim noktasında aynı tüzel kişiliğe ait toplam elektrik enerjisi tüketiminin bir önceki takvim yılına ait serbest tüketici limitini geçmesi,
b) Kontrol ilişkisiyle tek bir tüzel kişiye bağlı olan tüzel kişilerin, aynı veya farklı dağıtım
bölgelerindeki birden fazla tüketim noktasında bir önceki takvim yılına ait toplam elektrik
enerjisi tüketimlerinin serbest tüketici limitini geçmesi ve ikili anlaşmayı tedarikçi ile kontrol ilişkisiyle bağlı olunan tüzel kişinin yapması,
c) Bir araya gelerek tek bir tüzel kişilik oluşturan birden fazla tüketicinin bir önceki takvim
yılına ait toplam elektrik enerjisi tüketimlerinin serbest tüketici limitini geçmesi, tedarikçi ile söz konusu tüzel kişiliğin ikili anlaşma yapması ve söz konusu tüketicilerin elektrik enerjisi tüketimlerinin tek bir ortak sayaçtan ölçülmesi”(5).

Ancak maalesef uygulamalar göstermiştir ki; “Üye ülkelerin çoğunda serbest tüketicilerin tedarikçilerini değiştirmek veya tedarik şartlarını yeniden müzakere etmek için gerçekleştirilen faaliyetlerde büyük ölçekli tüketicilerin etkinlik sağladığı ancak küçük ölçekli tüketicilerin söz konusu faaliyetlerde istenen seviyede bir etkinlik gösteremedikleri kaydedilmiştir. Elektrik sektöründe gerçek bir rekabet ortamının bulunduğu İngiltere haricindeki üye ülkelerde, küçük ölçekli tüketiciler tarafından tedarikçilerini değiştirmek veya mevcut tedarik şartlarını yeniden düzenlemek amacıyla gerçekleştirilen müzakereler oranı %10-20 seviyesini aşamamıştır”(6).

Bu nedenle küçük ölçekli tüketiciler eğer öyle ya da böyle bu oyunda artık yer almak zorundaysa, o zaman oyunun kuralları oluşturulurken bizatihi baştan içinde yer almalı; “mızıkçılık”, “hile”, “kural ihlali” yapanları oyundan atabilme hakkını, tüketimden gelen gücünü kullanabilmelidir. Bunun için de başta EMO, THD ve Tüketici Dernekleri Konfederasyonu’nun öncülüğünde; Çevre Dernekleri, Sivil Toplum Kuruluşları, Barolar Birliği, KOBİler, Toplu Konut Kooperatif Birlikleri, Belediyeler, enerji sektörünün duayenleri ve ilgili akademisyenler vb. tarafından oluşacak geniş katılımlı “Enerji Tüketicileri Konseyi” çalışmasını gerçekleştirmek, kaçınılmaz bir zorunluluk ve sorumluluk olarak önümüzde durmaktadır. Şimdiden aşağıdaki haklarımızı tam ve doğru olarak öğrenmek, saptamak, yeniden oluşturmak, talep etmek ve nihayetinde uygulamaya sokmak zorundayız;

” • Elektrik enerjisi fiyatının ikili anlaşma süresi boyunca sabit olup olmadığı,
• İkili anlaşmanın süresi,
• Elektrik enerjisi fiyatının kullanılacak elektrik enerjisi miktarı ile değişip değişmeyeceği,
• Tedarikçi tarafından ikili anlaşma kapsamında sağlanması öngörülen diğer hizmetlerin
elektrik enerjisi fiyatına dahil olup olmadığı,
• İkili anlaşmanın yürürlüğe girmesini müteakip herhangi bir başlangıç bedelinin ödenip
ödenmeyeceği,
• Serbest tüketici veya tedarikçiden herhangi birinin ikili anlaşmanın süresinin uzatılmasını veya feshedilmesini talep etmesi durumunda bunu asgari ne kadar süre öncesinden yapmak zorunda olduğu ve bu uzatma veya fesih talebinin ne kadar süre içinde cevaplandırılması gerektiği,
• İkili anlaşmanın süresi dolmadan önce feshedilmesi durumunda herhangi bir tazminat bedel ödenip ödemeyeceği,
• Yedek tedarikçi anlaşması bulunup bulunmadığı,
• Teminat koşulları,
• Mücbir sebepler ve sonuçları,
• Tazminat hükümleri”(7).

Ayrıca tüketicilere güvenilir, kaliteli ve sürekli enerji temini için elektrik şirketlerinin “hizmet standartları;
• Elektrik kesintilerine ilişkin maksimum sayıyı ve süresini,
• Temin edilecek enerjinin gerilimi ve frekansını,
• Kesinti sonrasında enerjinin ne kadar sürede verileceği,
• Planlı kesintilerin ne kadar zaman önceden haber verileceğini,
• Planlı sayaç okumalar ve şahıs mülkiyetine giriş gerektiren durumların ne kadar süre öncesinde bildirileceği,
• Tüketici şikeyetlerinin ne kadar süre zarfında cevaplandırılacağı,
• Tüketicilerin ilgili taraflardan bildirilen cevabı kabul etmeme hakkına sahip olması ve bu durumlarda hangi mercilere başvuracağının belirlenmesi,
hususlarını kapsamalıdır”(8).

Bütün bunların yanısıra;
• Tüketicilerin çevreci ve yenilenebilir enerji üretim santrallarını desteklemek için, gerekirse “yeşil vergi” ödeyerek tercih hakkı, (Almanya, Hollanda, İngiltere vb.)
• Tüketici temsilcilerinin “Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu”nda temsil, bilgilenme, kontrol ve denetim hakkı, (İngiltere vb.)
• Düşük gelirli tüketicilerin korunması hakkı (ABD’deki; doğrudan nakit, ucuz enerji tarifeleri, taksitlendirme, tüketici eğitim proğramı, verimlilik-bina izolasyonu destek fonu vb.)
• “Ulusal Güvenlik” ve “Serbest Olmayan” tüketicilerin sadece “kar” mantığı ile çalışan “özel sektör” firmalarının insafına bırakılmasının önüne geçilebilmesi için, kamuya ait ve devlet kontrollü enerji santrallarının kullanılması hakkı
• “Serbest Ol(a)mayan Tükecinin”; “Serbest Tüketici” niteliğine kavuşmasının kolaylaştırılması hakkı (Bir çok ülkede, limitler düşülmekte ve mevzuatlar basitleştirilmektedir) sağlanmalıdır.

SONUÇ: “ENERJİ TÜKETİCİLERİ KONSEYİ”Nİ ACİLEN HAYATA GEÇİRMELİYİZ…
Farklı bölgelerdeki “Enerji Tüketicileri /Tüketici Dernekleri”nin bir araya gelerek konfederasyon şeklinde oluşturacağı “Enerji Tüketicileri Konseyi”; “Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu”nun doğrudan “muhatap” alacağı, ülke enerji politikalarının da genel olarak tartışılacağı (kaynak, çeşit, fiyat, kalite, uygulama, servis, yaptırım, tercih, haklar vd.), çıkan sonuçlara ve eğilimlere göre ulusal çapta kampanyaların, boykotların ve ciddi yaptırımların hayata geçirileceği etkin-güçlü bir sivil toplum kuruluşu olacaktır. Aynı zamanda da, tüm yurt çapında elektrik/enerji tüketicilerine yol gösteren, danışmanlık hizmeti veren, şikayetlerde bulunan, gerektiğinde davalar açan ve piyasada oluşacak olan haksız rekabeti tüketiciler lehine çeviren bir görevi de üstlenecektir. Tek tek tüketicilerin çıkarları dışında ancak böylesi bir geniş bir oluşumla; ülke için gerçek ve ulusal anlamda bir enerji tasarrufu, verimlilik, yenilenebilir, çevreci, finansal ve enerji kaynaklarının doğru kullanımı sağlanabilir.

KAYNAKLAR
(1) “Ulusal Enerji Konseyi” ve “Elektrik Tüketicileri Konseyi”, Arif Künar, Elektrik Mühendisliği Dergisi, Eylül 2001, Sayı; 410
(2) Kaliforniya Elektrik Sektörü Krizi ve Alınması Gereken Dersler, Bahadır Uçan-TEİAŞ, 24-27 Eylül 2003 DEK Türkiye 9. Enerji Kongresi
(3) Avrupa Birliğinde Enerji İç Pazarının Tamamlanmasına Yönelik Uygulamalar, İrem Arıcan-ETKB, 24-27 Eylül 2003 DEK Türkiye 9. Enerji
Kongresi
(4) Daha Fazla “Çevre” ve “Verimlilik” İçin; Enerji Tüketicileri Konseyi, Arif Künar, EİEİ-Enerji 2003 Ulusal Enerji Verimliliği Kongresi
(5) Elektrik Piyasası Serbest Tüketici Yönetmeliği, 04/09/ 2002 tarihli ve 24866 sayılı Resmi Gazete
(6) Avrupa Birliğinde Enerji İç Pazarının Tamamlanmasına Yönelik Uygulamalar, İrem Arıcan-ETKB, 24-27 Eylül 2003 DEK Türkiye 9. Enerji
Kongresi
(7) Piyasa Uygulama El Kitabı, Nisan 2003, EPDK Yayını
(8) Liberal Elektrik Piyasalarında Tüketici Korumaları, Vedii Yeşilkılıç-TEİAŞ, 24-27 Eylül 2003 DEK Türkiye 9. Enerji Kongresi

DİPNOT
(*) “İt ürür, kervan yürür”, Enka-Intergen Ortaklığı tarafından yap-işlet modeli ile yaptırılan ve 21 Eylül 2002 tarihinde işletmeye açılan Adapazarı ve Gebze Doğal Gaz Santralları’nın açılış konuşmasında ANAP eski Genel Başkanı ve Başbakan eski Yardımcısı Mesut Yılmaz’ın hükümetinin enerji politikalarını eleştirenlere verdiği “veciz” yanıt.

Halkın Hakları Forumu Çalışma Grubu 14 Mayıs 2007 (Daha önce EMO Dergisinde ve EİEİ Sempozyumunda yayınlanmış yazı)