Arif Künar
Elektrik Mühendisi
Tüketici Hakları Derneği Enerji Komisyonu Başkanı
ÖZET
Bu tebliğimizde, “enerji-çevre-verimlilik-tüketici” ilişkisini/çelişkisini, daha sağlıklı ve yapıcı olarak tartışmak, bu ilişkinin; ülke-doğa yararına daha “doğru” kurulabilmesini sağlamak için yeni bir oluşum öneriyoruz. Ülkemiz enerji politikalarının “sağlıklı ve doğru” olarak belirlenmesinde, Tüketici Hakları Derneği ve Elektrik Mühendisleri Odası’nın “asli” yerini artık “doğrudan” alması, bugüne kadar yanlış enerji planlamalarından, tercihlerinden, yer seçimlerinden kaynaklanan; devlet ile sivil toplum-tüketici-yöre halkı arasında yaşanan çatışmaların ve esasen de, kapalı kapılar ardında alınan bütün bu kararların ülkeye, ekonomiye, çevreye, yurttaşlara ve tüketicilere verdiği zararların engellenmesi gerekmektedir. Bu amaca yönelik olarak ta, başını THD ve EMO’nın çekeceği bir takım somut oluşumlara ihtiyaç vardır. Bu çerçevede gerekçelerini aktarmaya çalışacağımız geniş ve yaygın katılımlı bir “Ulusal Enerji Konseyi” ve bu konseyden oluşturulacak olan, ABD’de, Avrupa’da giderek yaygınlaşmaya başlayan; “Enerji/Elektrik Tüketicileri Konseyi” bir an önceülkemizde de kurulmalıdır.
ÖNCE ÇEVRE; ALİAĞA, AKKUYU ve DİĞERLERİ...
Özellikle THD, TMMOB-EMO, yöre halkı ve çevrecilerin yoğun mücadeleleri sonucunda iptal edilen; 1990’ların başında Uluslararası boyutu da olan Aliağa Termik Santrali, 2000’li yıllarda Akkuyu Nükleer Santrali, Amasra, Trabzon ve Dalaman Mobil Santrali, yine aynı akibete uğrayacakları şimdiden belli olan Hasankeyf ve Fırtına Deresi Hidroelektrik Santrali projeleri bahsettiğimiz yanlış enerji politikalarından sadece birkaçıdır. Başta THD, EMO gibi sivil toplum kuruluşlarının ve tüm çevrecilerin karşı duruşlarıyla yapılamayan/vazgeçilen bu projeler sayesinde güzel ülkemiz; bir daha asla geri dönülemeyecek son derece vahim yanlış enerji politikalarından, büyük yolsuzluklardan, yeni borç tuzaklarından, muhtemel çevre felaketlerinden kurtulmuştur.
Ancak daha önceleri hiçbir enerji planlamasında yer almadığı halde, yalnızca politik ve rant amaçlı yapılmış olan Yatağan Termik Santrali, Afşin-Elbistan Termik Santrali, bütün çabalara karşı engellenememiş olan Gökova Termik Santrali, Aktaş ve Çukurova Özelleştirmeleri vd.nin; ülkemize, çevreye, yöre insanlarına ve ekonomimize verdiği zararlar artık kamuoyunca bilinmekte ve maalesef halen de devam etmektedir.
“Beyaz Enerji Davası”; tam sonuçlan(dırıl)mamışsa da, EMO, THD ve çevrecilerin tesbitlerinde ve öngörülerinde ne kadar haklı olduklarını kanıtlamıştır. Bu tesbitleri yapanlara; “ülkenin kalkınmasını istemeyen vatan hainleri“ diye itham eden ve sürekli olarak; “Vatan-Millet-Sakarya” edebiyatıyla; “3-5 tane nükleer santral, 5-10 tane termik ve mobil santral kurulmasına çalışan” lobilerin, bürokratların, teknokratların ve siyasilerin “yolsuzluklarını-yüzsüzlüklerini” tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarmıştır. Bu santralleri ve yatırımları; “ülke için mi” yoksa “kendileri için mi” istedikleri çok açık olarak belli olmuştur. Hatta son 20 yılda yapılmış ve devam eden tüm enerji ihaleleri, devirler ve özelleştirmeler incelenecek olursa, ülkemizin 30 milyar dolar civarında olduğu söylenen banka batıklarından çok daha fazla, belki de 50 milyar dolarlık bir başka batağa sürüklenmiş olduğu açığa çıkacaktır. Bu yanlışlıkların sonuçları acı bir şekilde Türkiye’de her alanda yaşanmaya başlanmıştır. Ve maalesef önümüzdeki 5-10 yılda çok ciddi bir “enerji sorunu” ve dolayısıyla bundan kaynaklanacak daha büyük ekonomik felaketler ülkemizi beklemektedir.
“ULUSAL ENERJİ KONSEYİ”...
TOBB, 2002 yılında hazırladığı enerji raporunda şu tespitler yapılmıştır; “Türkiye’de elektrik enerjisi fiyatlarını yükselten 4 ana sebep vardır:
1- Aşırı yüksek kayıp-kaçak oranları
2- Enerji fiyatlarının üzerindeki KDV ve diğer yükler
3- Pahalı enerji anlaşmaları yapılması
4- Personel ve organizasyon maliyeti”. Oysa bu tespitleri de bizler yıllar öncesinden yapmış ve kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışmıştık.
Ancak EMO ve THD olarak sürekli; “biz daha önce söylemiştik!”, “biz haklıydık!” demek; hem bu ülkeye, hem de bizlere artık fazla bir şey kazandırmamaktadır-kazandırmayacaktır. Çünkü yapılan her yanlışlığın bedelini; bizler ve çocuklarımız da dahil, tüm ülke sürekli olarak ödemekteyiz. Bu nedenle, bünyesinde her siyasi görüşten on binlerce üyesi olan, çok farklı kamu-özel sektörlerde çalışan ve farklı uzmanlıkları olan mühendislerin yer aldığı Elektrik Mühendisleri Odası ve binlerce bilinçli tüketicinin üyesi bulunduğu Tüketici Hakları Derneği, diğer STKlar; ülke enerji politikasında artık “doğrudan” söz sahibi olmalıdır. En önemlisi de, devlet (Enerji Piyasası Üst Kurulu, EİE vd.) ile sivil toplum (çevreciler, yöre halkı ve tüketiciler) arasında yönlendirici olmalı, gerekli koordinasyonu sağlamalıdır.
Bu amaca yönelik olarak özellikle başını THD’nin çektiği Ulusal Tüketici Konseyi’nin, TMMOB-EMO’nun, KESK-Enerji Yapı Yol Sen.’ın, TÜRK İŞ-TES İŞ’in organizasyonunda yer aldığı, devlet kurumlarını ve sivil toplum kuruluşlarını bir araya getiren, tamamen özerk bir; “ULUSAL ENERJİ KONSEYİ” kurulmalıdır. Önerilen “Ulusal Enerji Konseyi”; halen mevcut “Enerji Piyasası Üst Kurulu”, arada bir gerçekleştirilen “Enerji Şuraları”, “DEK Türkiye Enerji Toplantıları”, “Enerji Kongreleri”nden bambaşka bir “karakter” ve “misyon” barındıran, esas itibariyle “ulusal onay ve sağduyu” oluşturma amacını taşıyan yeni bir oluşum olacaktır. Bu oluşum; ilgili Bakanlıklar ve Kamu Kurumlarından tutunda, Üniversiteler, TMMOB, Tabipler Odası, Barolar, Sendikalar, Ziraatçılar, Turizmciler, Sanayi ve Ticaret Odaları, Yerel Yönetimler, Çevre Kuruluşları, STK, yöre yurttaşlarını kapsayacak ve kısa-orta-uzun vadede alınacak tüm enerji yatırım kararları, enerji planlamaları; kapalı kapılar arkasında değil, azami “Ulusal Enerji Konseyi” tercihlerine göre yapılacaktır. Aksi taktirde, hem ülkemiz ve ekonomimiz, hem de doğal çevremiz büyük zararlar görmeye devam edecektir.
“ENERJİ TÜKETİCİLERİ KONSEYİ”...Tüketici Hakları Derneği’nden TES-İŞ Sendikası’na, konuyla ilgili akademisyenlerden, EMO’na; Ankara Ticaret Odası’ndan, çevreci kuruluşlara; kısacası elektrik üreticisinden-tüketicisine kadar tüm kesimlerce yapılan itirazlara rağmen 20.02.2001 tarihinde Meclis’te kabul edilen “Elektrik Piyasası Kanunu”, daha sonra kabul edilen “Doğalgaz Piyasası Kanunu”, yasası hazırlanmakta olan “Petrol Piyasası Kanunu”; ülkemizde ciddi sorunlar yaratacaktır. Daha önce bu kanuna benzer uygulamalar yapan ABD-Kaliforniya Eyaleti ve İngiltere’de çok büyük sıkıntılar yaşanmıştır. Özellikle Kaliforniya’da bu uygulamadan geri dönmek için çareler aranmaktadır.
Kendi elektriğini üretebilen ve çok büyük miktarda elektrik tüketen (asgari 9.000.000. Kwh/yıl) sanayiciler (serbest tüketiciler) dışında kalan tüm elektrik tüketicisi kesimler ve ülkemizin geleceği, “Elektrik Piyasası Kanunu”ndan olumsuz etkilenecektir. Yazımızı uzatmamak amacıyla, “Elektrik Piyasası Kanunu”nun; özellikle çevre-tüketici hakları boyutuyla yaratacağı olumsuzluklarına kısaca değineceğiz.
“Elektrik Piyasası Kanunu”nun geçici 4. maddesinde yapılan bir değişiklikle; “Kamuya ait elektrik enerjisi üretim ve dağıtım tesislerinden işletme hakları devri öngörülenlerden devir işlemlerini 30 Haziran 2001’e (son olarak 31 Ekim 2001’e uzatılmıştı. A.K.) kadar tamamlananlardan, çevre kirliliğini önleyici tesisleri TEAŞ tarafından yapılanların bitirilmesi ve çevre mevzuatı açısından gerekli izinlerin alınması için” devir tarihinden itibaren iki süre tanındı. Değişiklikle; “Bu süre zarfında, söz konusu tesislerdeki elektrik üretim faaliyeti bu gerekçeyle” durdurulamayacak. Bundan böyle mahkemeler, çevre kirliliğine yol açan santralleri kapatamayacak. Bu konuda yurttaşların, çevrecilerin ve sivil toplum örgütlerinin talepleri de, şikayetleri de artık dikkate alınmayacak. Yani “Devlet”; yurttaşlarını “Elektrik Piyasası Kanunu” ile artık “resmen” zehirleyebilecek.
Yine bu kanunla; yenilenebilir ve alternatif temiz enerji kaynaklarının yatırım ve rekabet şansı tamamen ortadan kalkmakta, yalnızca mevcut fosil yakıtlı santrallere şans tanınmaktadır. Başta küçük ölçekli hidroelektrik santraller olmak üzere, rüzgar, güneş, biomas, jeotermal gibi çevreci enerji yatırımlarına, krediler, teşvikler ve sübvansiyonlar kaldırılmakta, piyasada rekabet şansı tanınmamaktadır. Oysa birçok Avrupa ülkesinde ve ABD’de bu tür yenilenebilir enerji kaynakları devlet tarafından bizatihi desteklenmekte ve teşvik edilmektedir.
“Serbest Tüketiciler” dışında kalan milyonlarca küçük tüketici ve küçük-orta ölçekli elektrik tüketicisi olan kuruluşlar; herhangi bir haksızlık durumunda, kötü hizmet ve servis aldıklarında, elektrik kesintisinden kaynaklı yaşadıkları sıkıntılarda, aşırı fiyat artışlarında seslerini duyurabilecekleri, muhatap alınacakları, şikayet edebilecekleri, kısacası haklarını arayabilecekleri bir makam bulamayacaklardır. Tamamen Dünya Bankası ve Uluslararası büyük firma ve yatırımcıların düzenlediği bu yasa karşısında “tüketici hakları” ve bununla ilgili itirazlar, başvurulacak mahkemeler konusunda; Ülkemiz Mahkemeleri ve Danıştay devre dışı bırakılmakta, “Tahkim Yasaları” uyarınca, uluslararası tahkime gidilmekte ve burada da dev enerji firmaları hep haklı çıkarılmaktadırlar. “Elektrik Piyasası Kanunu” milyonlarca tüketiciyi kollayan bir yasadan çok, “Toptan ve Perakende Elektrik Satıcıları”nı ve az sayıdaki “Serbest Tüketicileri” kollayan bir yasadır.
“Enerji Piyasası Üst Kurulu” ile “Toptan ve Perakende Satış Şirketleri” arasında yapılan fiyat anlaşmalarında hiçbir şekilde “temsil” edilmeyen ama bu uygulamadan doğrudan etkilenen milyonlarca “Serbest Olmayan Tüketici”nin haklarını korumak, kollamak ülkemizde de yakın zamanda kaçınılmaz olacaktır. Bu amaca yönelik olarak, her konuuyla ilgilenen mevcut tüketici derneklerinin yanısıra, her elektrik ve doğalğaz dağıtım şirketinin hizmet verdiği farklı bölgelerde, yalnızca bu hizmeti alanların yer aldığı ve “amacı-ilgi alanı”; daha temiz, çevreyle uyumlu, ucuz, yeterli, kesintisiz, verimli, kaliteli elektrik/enerji elde etmek ve kullanmak olan yeni oluşumlara-birliklere-kooperatiflere ihtiyaç duyulacaktır. Bir sitede, semtte ve/ya şehirde yaşayan binlerce “Serbest Olmayan Tüketici”, kooperatiflerde bir araya gelerek, yüksek miktarda elektrik kullanan “Serbest Tüketici” statüsüne kavuşup; “Toptan ve Perakende Satış Şirketleri” ile pazarlık yapabilecek, istedikleri firmadan, tercih ettikleri elektrik enerjisi santralinden elektrik satın alabileceklerdir.
Farklı bölgelerdeki “Enerji Tüketicileri Dernekleri”nin bir araya gelerek konfederasyon şeklinde oluşturacağı “Enerji Tüketicileri Konseyi”; “Enerji Piyasası Üst Kurulu”nun doğrudan “muhatap” alacağı, ülke enerji politikalarının da genel olarak tartışılacağı (kaynak, çeşit, fiyat, kalite, servis, yaptırımlar, haklar vd.), çıkan sonuçlara ve eğilimlere göre ulusal çapta kampanyaların, boykotların ve ciddi yaptırımların hayata geçirileceği etkin-güçlü bir sivil toplum kuruluşu olacaktır. Aynı zamanda da, tüm yurt çapında elektrik/enerji tüketicilerine yol gösteren, danışmanlık hizmeti veren, piyasadaki rekabeti tüketiciler lehine çeviren bir görevi de üstlenecektir. Ancak böylesi bir geniş bir oluşumla gerçek ve ulusal anlamda bir enerji tasarrufu, verimlilik, yenilenebilir, çevreci, enerji kaynaklarının doğru kullanımı sağlanabilir. Aksi taktirde her ne kadar iyi niyetle de olsa, yılda bir kez düzenlenen “Enerji Verimliliği ve Tasarrufu Haftası”nda yapılan paneller ve kompozisyon yarışmalarıyla bu gerçekleştirilemez.
Özellikle İngiltere’de, benzeri sistemden olumsuz etkilenen 23 milyon elektrik kullanıcısı; her özelleştirme bölgesinde hemen örgütlenmiş ve büyük bir sivil toplum-baskı gücü oluşturmuştur. Toplam 14 adet “Elektrik Tüketicileri Derneği”, daha sonra bir araya gelerek oluşturdukları “Elektrik Tüketicileri Konseyi” sayesinde; ülkedeki elektrik birim fiyatları ucuzlatılmış, elektrik hizmet kalitesi, verimlilik, tasarruf artırılmış ve alternatif, yenilenebilir, temiz enerji kaynaklarının desteklenmesi gerçekleştirilmiştir. ABD kurulmuş olan CITIZENS’ Electric Company (Yurttaşların Elektrik Şirketi); 5393 adet ev, 1108 adet ticarethane ve 35 adet endüstriyel tüketicinin bir araya gelmesi ve yıllık satın aldıkları 162,534,000 kWh elektrik miktarıyla; firmaları dize getiren çok büyük bir sivil toplum ve tüketici gücü olmuştur. “OCA The Office of Consumer Advocate”, “Office of Ratepayer Advocates”, “Electricity Consumer, Worker and Environmental Protection Act”, “RAGE Ratepayers for Affordable Green Electricity”, “San Diego Regional Energy Alliance”, “Consumer Protection Council, Rourkela-India” gibi onlarca organizasyon ve Greenpeace, Energywatch, The Friends Of World gibi çevreci kuruluşların çabaları ve mücadeleleri sonucunda, bir çok ülkede çok önemli gelişmeler sağlanmıştır.
ÜLKEMİZ VE GELECEK İÇİN, BİRŞEYLER YAPMALIYIZ...
Bu ülkede yaşayanları kaile almayan ve yalnızca AB, USA, IMF, Dünya Bankası tarafından ülkemize biçilen üniformaya uygun olarak hazırlanan bütün bu enerji politikalarını tartışmak ve alınacak kararlarda; yurttaşlar ve sivil toplum kuruluşları olarak artık “söz sahibi” olmak istiyoruz. Bu nedenle, bütün bu kararlardan etkilenecek tüm ülke yurttaşlarının hangi siyasi görüşten, dini ve etnik kökenden, meslek örgütünden, dernekten olursa olsun, ortak paydası; “kayıtsız-koşulsuz yalnızca ülkesini, doğayı ve insanları sevmek” olan yeni bir ulusal ahlakı-dayanışmayı harekete geçirmeyi ve bu çerçevede bir arada olabilmeyi, birlikte ortak iş yapmayı becerebilmeliyiz. “Enerji Tüketicileri Konseyi”; bunun ilk somut uygulaması olarak hayata geçirilmelidir...
KAYNAKLAR:
http://www.ofgas.gov.uk
http://www.electrichoice.com
http://www.oca.state.pa.us
http://www.energystar.gov
http://www.advantageconsumer.com/rights.html
http://www.citizenselectric.com
http://www.cpuc.ca.gov
http://www.energybuyer.com
http://www.sdrea.org
Bu tebliğ; Enerji İşleri Etüt İdaresi 2003 yılı Enerji Tasarrufu Haftası Sempozyumu'nda sunulmuştur.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder